Okul Fobisi ya da Okul Korkusu nedir?
Çocuğunuz birdenbire, bir gün okula gitmek istemez; zorlamalar karşısında sıkıntı duyar, panik içine girer, midesi bulanır, kusar, ağlar, gitmemekte direnir. Bazen zorlamalara dayanamayıp yola çıkar, ya yarı yoldan döner, ya sınıftan çıkar eve gelir. Şaşırıp kalır, ne yapacağınızı bilemezsiniz.
Başlangıç bazen de sinsidir. Ön belirtiler günlerce sürebilir. Çocuk neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker. İştahı kesilir, ödevlere karşı ilgisi azalır. Her sabah bedensel bir hastalık belirtisiyle uyanır. Başı ağrır, karnı, ağrır, midesi bulanır. Bir gün okula gitmeyeceğini bildirir. Neden olarak öğretmenden korktuğunu ya da arkadaşının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir. Bazıları da tanımlayamadıkları bir korkudan söz ederler.
Çoğu zaman evde rahattırlar. Şiddetli vakalarda çocuklar evde de huzursuzdurlar. Bağlı ve bağımlı oldukları aile bireylerini (bu genellikle annedir) bir yere bırakmaz, peşinde dolaşırlar. Sürekli sıkıntı içindedirler, hiçbir şeyle oyalanamazlar. Özellikle Pazartesi sabahı, okula gitmeden önce kusma, mide ağrısı, baygınlık, bitkinlik şikâyetleriyle gün başlayabilir. Kız çocuklarında erkek çocuklardan biraz daha fazla görülür.
Hangi yaş grubu çocuklarda görülür?
Okul korkusu anaokuluna giden, ilkokula başlayan çocuklarda sık görülür. Ülkemizde anaokulu zorunlu olmadığından o yaşlarda hekime başvuru sayısı azdır. Ortaokul ve lise çağında da görülmektedir. Yaş büyüdükçe görülme sıklığı azalmakta ancak tedavisi daha güç olmaktadır.
Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus daha önce okul ilişkileri uyumlu olan bir çocukta ortaokul-lise yılları gibi geç zamanda ortaya çıkan okul sorunlarının başka psikiyatrik hastalıkların başlangıcına işaret ediyor olabileceğidir. Yine bu dönemde ortaya çıkan ergenlik sorunları veya ergenlik krizi belirtileriyle de sıkça karıştırılabilir.
Okul Fobisinin sıklığı (yaygınlığı) ne kadardır?
Genel olarak görülme sıklığı her 100 kişiden 1ile 8’i arasında değişmektedir. (ortalama 100 çocuktan 5’inde).
Okul Fobisinin Nedenleri Nelerdir?
Okul korkusunu ortaya çıkaran etkenler ne olursa olsun kaynağı genellikle anneden ayrılma korkusudur. Bu ailelerde aile bireyleri genellikle birbirlerine bağlı ve bağımlıdırlar (Burada bağlılığın olumlu bir özelliği ifade etmesine karşılık bağımlılık sağlıklı olmayan bir ilişki biçimidir). Biri ötekine veya kendisine bir şey olacak korkusu yaşar.
Bu ailelerde 5 temel etkileşim biçimi çok sık görülür:
1-Anne ya da baba devamlı sıkıntı-bunaltıdan yakınmakta ve kendilerine bir şeş olacağından korkmaktadırlar.
2-Anne-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkmaktadırlar.
3-Anne ya da baba genel tutumlarında çocuğun kendilerine bağlı ve bağımlı kalmasını istemekte ve desteklemektedirler.
4-Çocuk kendi yokluğunda anne veya babasına bir şey olacağından ya da kendisini bırakıp gideceğinden korkmaktadır.
5-Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağı korkusundadır.
Bu çocukların kişilik Özelliklerinden söz edilebilir mi?
Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen, ailesine bağımlı çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda tetiği çeken bir etken hastalığı başlatır(ailede hastalık, ailede sosyoekonomik bir kriz, yeni bir kardeşin doğuşu, bir yakının ölümü, göç, okul veya öğretmen değişikliği, okulda onurunu, bedenini tehdit eden bir durum gibi).
Ailenin tutumu ne olmalıdır?
Tedavinin bir uzman tarafından sürdürülmesi aşamasında ailenin de katkısı zorunludur. Öncelikle okula gitmediğinden dolayı çocuğu suçlamaktan kaçınmalıdır. Ona bu durumun birçok çocukta görüldüğü, tedavi edilebileceği anlatılır. Onun güvenini kazandıktan sonra her ne şekilde olursa olsun okula gitmesi gerektiği, zaman geçerse bu korkuya, derslerden geri kalmış olma korkusunun ekleneceği söylenir.
Okula ailesinden biri ile gitmesi, çıkışa kadar onunla beraber okulda kalması veya çıkışta gidilip alınması gibi seçenekler de tedaviyi sürdüren hekimle birlikte değerlendirilir. Bunun için okulla da işbirliği sağlanmalıdır.
Ailenin doğru tutumu sorunu çözer mi?
Seyrek olarak evet. Ama çoğunlukla profesyonel bir yardım almak, konunun uzmanı bir psikiyatristle birlikte durumu değerlendirmek ve gerekiyorsa ilaç tedavisi de uygulayarak çocuğun korkularını daha kolay aşmasını, bu dönemi daha kolay atlatmasını sağlamak daha sağlıklı bir tutum olacaktır.
Bu aşamada psikiyatrist bir yandan çocuğun bireysel tedavisini, davranış ve oyun tedavisi ile sürdürürken bir yandan da aileye danışmanlık hizmeti verecektir.
Ailede bu durumu besleyen bir problem varsa(bağımlılık, korku, sıkıntı vs.) uzman profesyonel tarafından ele alınarak çözüme kavuşturulur.
Aile tedavisinde de yaş ne kadar küçükse tedavi başarısı o kadar iyidir ve kısa sürede çocuk okula döner.
Gerekiyorsa uzman hekimin önereceği ilaç tedavisinin uygulanmasında da ailenin özenli ve dikkatli davranması sorunun ortadan kalkması açısından önemlidir.
Özetlersek:
Tedavide;
1-Aile danışmanlığı
2-Aile tedavisi(ailedeki sorunlu yapı ve ilişki biçimi ele alınarak çözülür)
3-Psikoterapi
4-Davranış tedavisi
5-İlaç tedavisi yöntemlerinin kullanılması gerekebilir.
Çocuğun kendine özgü koşullarına bağlı olarak hangi tedavi seçeneklerinin daha uygun olduğuna çocuğun tedavisini üstlenen psikiyatr karar verecektir.
Aşırı katı-cezalandırıcı tutum ve aşırı hoşgörülü tutum zararlıdır.
Psikiyatr Dr. Gıyasettin Ekici
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Randevu ve danışma için Tel:(212) 466 30 40