ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDET
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; şiddet kimden geliyor ve kime yöneliyor olursa olsun kabul edilemez olmakla birlikte bu şiddet savunmasız bir çocuğa yöneliyorsa ve özellikle de onu koruması gereken anne-babası tarafından uygulanıyorsa daha travmatik sonuçlar doğurabilir.
Çocuklara yönelik şiddetin birçok nedeni var. Eğitim düzeyinin düşüklüğü, özellikle çocuk eğitimi konusunda anne babaların yeterli bilgiye sahip olmamaları, bunun yanında çocukların eğitimsizliği de uyumsuzluk sorunlarına neden olabilmektedir. Düşük sosyoekonomik düzeyli kesimlerde geçim zorluklarının oluşturduğu stres de bunlara eklenerek anne babaların öfkeli ve toleranssız olmalarına neden olabilmektedir.
Bu durum anne babaların içinde bulundukları bir depresyonun, anksiyete bozukluğunun veya başka bir psikiyatrik sorunun uzantısı da olabilir tabi ki. Depresyondaki kişiler çabuk incinirler, tahammülsüzdürler, bazen dayanamayıp tepkilerinin ölçüsünü kaçırabilirler. Birçok anne çocuklarına aşırı tepki gösterdikten mesela şiddet uyguladıktan sonra pişmanlık duyguları içinde bunu bize ağlayarak anlatırlar.
Aslında kontrol edemedikleri tepkilerinden sonra yaşadıkları pişmanlık acılarını ve depresyonlarını daha da derinleştirir çoğu zaman.
Diğer yandan eğitimsiz ve evlilik sorunu yaşayan çiftler hatta evleri dışındaki dünyada yaşadıkları sorunlarda bile tepkilerini çocuklarına yönelterek en kolay ama en sağlıksız başa çıkma yolunu seçebiliyorlar.
Ayrıca bizim kültürel kodlarımızda şiddete açık bir anlayış dikkati çeker; “kızını dövmeyen dizini döver”, “dayak cennetten çıkmıştır”, “tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir” … gibi atasözleri ve deyimlerde bu şiddete açık bilinçaltımızın dışavurumlarıdır aslında. Oysa terbiye amacıyla dayağın aksi sonuçlar doğurduğu artık bilinmektedir. Dayak yiyen çocuk sadece dayak anına yoğunlaşır. Cezalandırıldığını çünkü sevilmediğini düşünür. Neden sonuç ilişkilerini sağlıklı değerlendirilemez çünkü tepkisi tümüyle duygusaldır. Oysa çocuğun hatalı bir davranış sonrasında anne-babadan göreceği ciddi ve üzüntülü bir yüz ifadesi ve kararlılığı onu düşünmeye ve pişmanlığa sevk edebilir.
Çocuklar babalarıyla patronunun arasındaki tartışmanın veya anneleriyle babaları arasındaki kavgada ortaya çıkan öfkenin kolay ve savunmasız hedefi olabiliyorlar.
Fiziksel şiddet tüm insanlar üzerinde çok yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarır ama çocukluk çağındaki bu travma daha kalıcı izler bırakır ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir ve bu olumsuzlukları erişkin yaşamında da sürdürerek kendi çocuklarına da yansıtabilir. Sosyopatik davranışlara neden olabilir, kişinin toplumla, ailesiyle, çevresiyle ilişkilerinde sorunlara yol açabilir. Bu çocuklar erişkin yaşamlarında suça eğilimli olabilirler.
Bu durum çoğunlukla anne babaların sıkıntılı, tahammülsüz ve gergin olduklarını gösterir ve çoğu zaman altta yatan bir ruhsal veya psikolojik probleme işaret eder. Altta yatan depresyonun, anksiyetenin, panik atağın vs.nin tedavisiyle birçok zaman aile içi ilişkilerde olumlu yönde büyük ve hatta şaşırtıcı değişiklikler olabilmektedir.
Tüm psikiyatristler hem sıkıntısı, gerginliği, depresyonu olan ebeveynin tedavisi hem de aile ve evlilik terapisi ve danışmanlığı konusunda ehil uzmanlardır. Böylesi durumlarda bir psikiyatriste başvurmaktan çekinilmemelidir.
Şiddete maruz kalan çocukta güvensizlik, sevgisizlik, çaresizlik, karamsarlık, ümitsizlik gibi olumsuz duygular oluşacaktır. Bu durum uzun süreli devam ettiğinde çocuktaki olumsuz duygular da oturur, yerleşir, kişilik yapısına siner. Aynı şekilde şiddet uygulayana karşı da düşmanlık ve öfke duyguları pekişir. Duruma erken müdahale edilerek düzeltilmesi halinde çocukta bu olumsuz duygular zamanla silinir. Bu durumda çocuk anne babası tarafından aslında sevildiğini, maruz kaldığı şiddetin anne veya babasının kötü ve düşman olmasından değil, o sırada depresyonda olduğu için öfkesini denetleyememesinden kaynaklandığını düşünür.
Babanın çocuğunu, kocanın karısını hem dövdüğünü, hem sevdiğini ve buna karışılmaması gerektiğini söyleyen eski geleneksel anlayış artık değişmektedir. Bir ülke kendi içinde bu benim iç sorunum diye insan haklarını açıkça ihlal etmeyi nasıl meşrulaştıramıyorsa anne babalar da çocuklarının haklarına tecavüz etme hakkına sahip olamazlar. Kendilerini koruma yetileri henüz gelişmemiş çocukları korumak insanlık olarak hepimizin ve birey olarak her birimizin de görevidir. Çocuklarına şiddet uygulamayı sürdüren anne babaların velayet haklarına devlet el koyarak çocukları alabilir.
Dr. Gıyasettin EKİCİ
Psikiyatrist