SINAV STRESİ VE YEME BOZUKLUKLARI

SINAV STRESİ VE YEME BOZUKLUKLARI

Hocam bir yandan ergenlerin ve gençlerin sınav stresine bağlı olarak aşırı yemek yeme isteği ve kilo alma sorunu diğer yandan bununla çelişen zayıflama çabası içinde olduklarını gözlemliyoruz. Öncelikle gençler sınava hazırlanırken hangi durumlarda daha çok stres yaşarlar?

Aslında sınav ve benzeri durumlarda “performans anksiyetesi” dediğimiz ve tüm normal insanlarda görülen bir stres olur zaten. Bu stresin oluşturduğu heyecan kişinin zekâsını da bir ölçüde tetikler ve zihinsel performansını olumlu yönde etkiler. Heyecansız, biraz uykulu bir şekilde sınava girdiğinizi düşünün bu hiç de iyi olmayacaktır. Bu normal durumun dışında en çok stres yaşayan iki grup öğrenciden bahsedebiliriz.

1-Sınavı önemseyen fakat kendisini yeterli görmeyen ya da yeterince hazırlanamadığını düşünen özgüveni düşük grup.

2- Çok iddialı olan ve iddialılığını kanıtlamak isteyen ve bu nedenle hırs gösteren grup.

 

  • Bu stres yemek yeme alışkanlıklarını nasıl etkiler?
  • Stres yeme alışkanlığını iki şekilde etkileyebilir;

1-Kişi yemeden kesilir, iştah baskılanır.

2- Kişi strsesini ve sıkıntısını yiyerek aşmaya çalışır. Sıkıldıkça yer, yedikçe sıkıntısı artar ve bir kısır döngünün içine girer.

 

  • Bazıları sürekli tatlı yeme isteği duyar bu belli başlı bir sorunun belirtisi midir? (Sevgi, ilgi eksikliği gibi…)

 

Tatlı yeme isteğinin çok özel bir anlamı yok. Sadece bir depresyon türünde (atipik depresyon) yeme artışı ve özellikle de şeker gibi karbonhidratlı yiyeceklere karşı düşkünlük ortaya çıkabiliyor.

Aşırı yemek yeme isteğini nasıl engelleyebilirler?

Burada kişiyi yemeye yönelten etkenleri bulup ya onu ortadan kaldırmak ya da kişinin bu sorunun üstesinden gelebilmek için daha sağlıklı yollar keşfetmesine, daha doğru başa çıkma stratejileri geliştirmesine yardım etmek gerekiyor. Kişi bunu kendisi hakkında gözlemlerde bulunarak, bu konuda bilgi edinebileceği kitaplar okuyarak yapmaya çalışabilir ancak profesyonel bir destek alması süreci kısaltacak ve kolaylaştıracaktır.

 

  • Kendilerine bu konuda nasıl telkinde bulunabilirler?
  • Kişinin kendisine doğru telkinde bulunabilmesi, bir başka deyişle doğru yönlendirebilmesi kendisini doğru tanımasına bağlıdır.

Daha önce de belirttiğim gibi aynı stresör etken karşısında bir kişinin uykuları kaçarken bir başkası kendisini uykuya verebilir. Benzer şekilde birinin iştahı kesilirken bir diğeri aşırı kilo alacak şekilde fazla yiyebilir.

Kişinin kendisini, sorununu ve bu sorunu aşmak için ne tür yollara başvurma eğilimi taşıdığını bilebilmesi için içgörüsünü geliştirmesi çok önemli. Yani kendisini de bir üçüncü şahıs gibi tarafsız değerlendirebilme yetisini kazanmaya çalışması atılacak ilk adım olabilir.

Örneğin kendimizi bir konuda fazla sıkarak engellemeye çalışmak yerine yapmak istemediğimiz davranışın yerine başka davranışlar koyarak sorunu çözmeye çalışmamız daha doğru olabilir. Bu kendimiz için böyle olduğu gibi çocuk eğitiminde de böyledir. Yasaklar koymak yerine alternatifler önerirsek bunu daha kolay başarabiliriz.

 

  • Ders çalışma isteklerini nasıl artırabilirler?
  • Bu kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı temel ilkelerden söz edilebilir. Örneğin cezalandırarak değil, ödüllendirerek daha kolay motive edilebilir. Öğrencinin eğilimlerine, isteklerine saygı duyarak onu anlamaya çalışmak, “ona rağmen onun için” davranmamak gerekir. Gençler hiç anne-baba olmadılar ama tüm anne babalar bir zaman genç oldular.

Gençlerin kendilerini birçok zaman anlayamadığımızı düşünmelerini anlamaya çalışmalıyız. Bizim kültürümüzdeki ebeveyn imajı çok asık suratlıdır. Oysa çocuklar ve gençlerle bir parça da arkadaş olmayı başarabilen anne babalar sorunları daha kolay çözebiliyorlar.

Mesela çocuklara sürekli ders çalışması yönünde doğrudan baskı ya da telkin yerine daha dolaylı yollarla ve örneklerle, mesela keşif yapmış bir bilim adamının çabalarını ve çalışmalarını anlatarak bunu anlamasını sağlamaya çalışmak daha verimli olabilir.

 

  • Bu konuda anne ve babaların ne gibi bir desteği olabilir?
  • Anne babalar çocuk eğitimi, kuşak çatışmaları, gençlerin sorunları ve gereksinimleri konusunda daha çok bilgilenmeli, daha çok kitap okumalı ve gerekirse ilişkileri konusunda profesyonel bir danışmanlık yardımı almaktan çekinmemelidir.

 

  • Onlara ders çalışma zamanı ve yeri konusunda da öneriler getirebilir misiniz?

1-Çok açken ya da mide tıka basa doluyken değil orta toklukta olunmalı.

2-Oksijeni iyi (iyi havalandırılmış)  ve iyi ışıklandırılmış, aydınlık bir mekânda çalışılmalı.

3-Dikkati başka tarafa çekebilecek gürültü olmamalı.(sessiz veya az sesli bir mekân)

4-Kısa sürelerde dikkatimizi yoğunlaştırmada güçlük çekeceğimiz ve uzun süreli çalışmalarda da dikkatimiz dağılacağı için ortalama bir saatlik çalışma süresinden sonra kısa süre de olsa dinlenilmeli, ara verilmelidir.

5-Eşref saati, kişiden kişiye değişmekle birlikte büyük çoğunluğumuz için sabahın erken saatleri günün en verimli, zihnimizin en iyi olduğu zamandır.

  • Çok zayıf olma konusunda medyanın mankenleri gündemden düşürmeyerek gençlere kötü örnek olduğunu düşünüyor musunuz?
  • İdeal beden imajı zamanla değişiyor. Günümüzde ince-narin olma isteğinin biraz sağlıklı olma sınırlarını zorladığını düşünenler az değil. Medyanın da insanların ne olduğuyla değil nasıl göründüğüyle daha çok ilgilenmesi eleştirilebilir. Diğer taraftan birçok anne, çocuklarının, kendileri müdahale etmezse hiçbir şey yemeyeceğini söyleyerek yakınırken, haklı bile olsalar tokken yemeye zorladıkları çocukların veya gençlerin yememe eğilimlerini pekiştirdiklerini göz ardı ederler.

 

  • Zayıf olduğu halde kendini çok kilolu zanneden birçok genç var. Zannediyorum bu hastalığın bir de adı var. Bu konuda gençlere nasıl yardımcı olabiliriz. Yani onların bu rahatsızlığı nasıl giderilebilir?
  • Sanırım Anoreksia Nevroza’dan söz ediyorsunuz. Bu bir yeme bozukluğu hastalığıdır.

Kişi ileri derecede zayıf olduğu veya zayıfladığı halde hala şişmanlama korkusu içindedir ya da kendisini hala aşırı kilolu buluyordur.

Kişinin kendi beden imajıyla ilgili bu konudaki hatalı algılama dışında kişinin zihinsel fonksiyonları tamamen normaldir.

Tedavi edilmezse açlıktan ölüme neden olabilen ağır bir hastalıktır ve daha çok kızlarda görülür. Bu hastalığın ortaya çıkmasında ve gelişmesinde kültürün ve medyanın rolünden daha çok söz edilebilir. Tedavi mutlaka bir psikiyatr tarafından yardım alınarak ciddiyetle ele alınmalıdır.

Dr. Gıyasettin EKİCİ

Psikiyatr

Sabah Gazetesi’nde yayımlanmıştır